Kitabın ismi Adam Smith. Yazarı David D. Raphael. '' Smith'in hayatı ve çalışmalarının ustaca ve eğlenceli bir incelemesi için bu kitap rakipsiz '' ( British Book News ). Eğer Adam Smith'e dair daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum. Üstelik fiyatıda gayet uygun.
İktisadi Düşünürler ve Görüşleri
İlk çağdan günümüze iktisat alanında bir çok düşünür gelmiş geçmiştir. Bu düşünürlerin teorileri dünyanın dengelerini daima değiştirmiş ve değiştirme potansiyeline sahip olmuştur. Benim amacım bu denli önemli olan ve aynı zamanda insanlığın yaşamı ve doğası için hayati olan iktisat alanının kısa bir okumasını yapmak üzerinden birkaç kelam edebilmek ve onların düşünce diyarlarında gezinebilmektir.
20 Ocak 2015 Salı
18 Ocak 2015 Pazar
Antonıe Augustın Cournot (1801-1877)
Çağdaş mikroekonominin ilk geliştiricilerindendir. Talep eğrisini
ilk çizen iktisatçı da evet oydu. Fakat onu asıl şöhrete götüren çalışması 2
firmanın var olduğu sektörde fiyat davranışları üzerine yaptığı çalışmadır.
Cournot Fransa’da Dijon’un Gray kasabasında
doğdu. Okul çağlarında okumaya hukuk ve matematik ile başladı.1821 yılında
Ecole Normale Superieure den kabul aldı. Fakat politik nedenlerle okulun
kapatılması nedeniyle Fransızların meşhur Sorbonne Üniversitesine geçti.Mezun olunca matematikteki başarıları ona Lyons Üniversitesinde profesörlük pozisyonu
açtı. Buradaki başarısı onun yöneticilik vasfını da göstermiştir. Daha sonra
Academy of Grenoble’a rektör olarak atanmıştır sonra da University of Dijon’a.
1862 yılında tüm işlerini bir kenara
bırakıp, kendini fikirlerini yazmaya adamıştır. Fakat bu düşüncesi gözündeki
görme bozukluğu nedeniyle yarım kalmıştır.
Profesyonel kariyerine matematik alanında
yazımlarla başlamış daha sonra felsefi konulara eğilmiştir; tarih felsefesi ve
bilgi teorisi üzerine özellikle.
Researches
into the Mathematical Principles of the Theory of Wealth adlı eserinde ilk defa diferansiyel calculus kullanan iktisatçı olmuştur ve de calculusu firmaların fiyat davranışları içerisinde ilk kullanan
kisiydi. Tabii onun matematiği bu şekilde iktisadın içerisine sokuşu
dışlanmasına ve ilgi gösterilmemesine yol açmıştır. Birçok Fransız iktisatçı onun kullandığı matematiğin diğer iktisatçılar tarafından anlaşılmadığını düşünmüş ve onu dışlamıştır. 1990’da Ekelund ve Hebert ise başka bir iddia
ortaya atmış, onun dışlanmasının sebebi anlaşılmayan bir matematik kullanması değil, o günün gereksinimlerine cevap vermeyen çalışma içerisinde olması nedeniyle dışlanmıştır.
Cournot, ayrıca talep eğrisini fiyat
arttıkça azalan şekilde çizen ilk iktisatçıydı. Bugünkünden tek farkı ise fiyat
yatayda iken, talep dikeydeydi onun çizdiğinde. Talep miktarını bağımlı değişken,
fiyatı ise bağımsız değişken olarak kabul etmiştir ve bu nedenle bu şekilde çizmiştir.Devamında ise denge fiyatının arz ve talebin birbiri ile kesiştiği
noktada olacağını çizerek göstermiştir. Eğer talep arzı aşarsa stoklarda azalma
görülecektir. Diğer durumda ise stoklar artacak ve firma stokları azaltmak için
fiyatı indirmek durumunda kalacaktır.
Üretimin değiştiği durumda fiyatların artıp
ya da azalacağının firma için önemine vurgu yapmıştır. Bu durumda, marjinal
maliyet diye tanımladığı maliyeti devreye sokmuş ve üretimin 1 birim arttığında
maliyetlerin ne kadar değişmesi gerektiği durumunu ortaya koymuştur. Aynı şekilde marjinal gelir ise üretimin bir birim arttığında gelirdeki değişimi
göstermektedir.
Bu iki kavrama bakarak, tekel firmanın karı maksimize edeceğini söylemiştir. Kar maksimizasyonu, marjinal gelirin, marjinal
maliyete eşit olduğu noktada gerçekleşir ve buna göre fiyat belirlenir. Eğer
marjinal maliyetin daha yüksek olduğu noktada üretirse daha yüksek kar elde
edebilecekken daha az kar elde etmiş olacaktır. Eğer marjinal gelir, marjinal
maliyeti aşarsa, üretimi artırarak karı daha da artırabilme potansiyeli vardır, üretimi artırmalıdır.
Ayrıca kendisi değişken maliyetleri, sabit
maliyetlerden ayıran ilk isimdir.
Counor, duopoly piyasanın özelliklerini de
analiz etmiştir. Duopol piyasadan kasıt sadece 2 firmanın rekabet ettiği
piyasadır. Bu analizinde satıcının üretim fonksiyonunu ve ürününe olan talebi
bildiğini varsaymıştır. Buna göre üretim kararları alacak, piyasa fiyatına
etkide bulunacaklardır.
Uluslararası fiyatlandırmaya ilişkin
olarak, arbitraj kavramıyla fiyat belirlenmesini analiz etmiştir. Arbitraj, iki
farklı yerdeki fiyat farklılıklarından kaynaklanarak alım satım yaparak kar
elde etme olayıdır. Eğer buğday fiyatı Türkiye'de 10 dolar Amerika'da 22 dolar ise Türkiye'den buğday alıp Amerika'da buğday satarak fiyat farkından yararlanma
yoluyla kar elde etmektir. Bu tür durumda Türk buğdayına olan talep artacak, bu
da fiyatları artıracaktır ve bu işlem kar sıfıra inene kadar devam edecektir.
Cournot bu katkılarına rağmen bugün görece
daha az şöhretli ise bunun ardındaki neden teknik detaylar ile çok uğraşması olarak gösterilir.Kaynak : http://crunchtime80.blogspot.com.tr
Erişim tarihi: 17 ocak 2015 21.00
David Ricardo, (d. 18 Nisan 1772 - ö. 11 Eylül 1823)
1772 yılında Londra'da zengin bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Planlı bir eğitimden geçen David Ricardo babasının dünya ticareti finansı isleri için hazırlandı. 14 yaşında bu işlerle ilgilenecek şekilde
babasının yanında işe başladı.
İlk evliliği ile
babasından uzaklaştı. Etrafından borçlanarak kendi brokerlık şirketini
kurdu. İlk yıllarda çok zorlansa da 26 yaşına geldiğinde zengin bir isim
oldu. Bu zenginlik sayesinde entelektüel gelişimine zaman ayırabilme
fırsatı elde etti.
1799 yılında çıktığı bir tatilde Adam Smith’in meşhur kitabı The Wealth of
Nations ile tanışma fırsatı buldu ve iktisada artık daha çok vakit
ayırmaya karar verdi. Bu dönemde entelektüel iktisadi ortamlara girmeye çalıştı ve John Stuart Mill’in babası James Mill, Bentham ve Malthus ile
tanışma fırsatı elde etti.
İktisatçılar
kendisini daha çok rekabetçi avantaj (comparative advantage) teorisi ile
tanır. Bu teori ile serbest ticaretin faydalarını anlatmaya çalışmış ve
serbest ticaret ile iki tarafında daha kazançlı olacağını savunmuş ve herkesin rekabetçi üstünlüğü olduğu işi yapmasını önermişti.Fakat
onun yegane katkısı bu değildi. Milli gelirin ücret, kar ve rant olarak
nasıl dağıtıldığını, gelirin zamanla nasıl değiştiği üzerine de çalışmıştır.
The Wealth of
Nations adlı eserinde Adam Smith, ülkenin etkin olduğu mali ihra. etmesi
gerektiğini ifade etmiştir. Smith buna mutlak avantaj
demektedir. Örneğin Japonya daha etkin bir şekilde araba, bilgisayar,
gıda üretiyorsa US’e göre, Japonya bu ürünleri US’e ihraç etmelidir.tabii bu durum Us için ticaret açığı demektir ve akabinde
amerikan işçilerinin işini kaybetmeleri manasına gelir.
Ricardo bu durumu
pek problemli görmemektedir. Ticaret karşılaştırmalı avantaja bağlıdır
mutlak avantaj yerine. Ülkeler daha etkin olduğu ürünü satmalıdırlar,
veyahut görece daha az inefektif oldukları ürünü üretmelidir, böylece
ihtisaslaşma ile her ülke dış ticaretten kazanacaktır.
Diyelim ki Japonya ve Abd 2 ürün üretmektedirler: araba ve pirinç. Abd’de bir işçi
ya bir araba ya da 1 ton pirinç üretebiliyor bir yılda. Japonya’da ise
bir tarım işçisi 2 ton pirinç üretiyor, imalat sanayi işçisi ise 3 araba üretebiliyor. Görüleceği üzere Japon işçileri daha verimli
bir şekilde üretim yapmaktadırlar. Fakat, Japon işçiler görece araba üretiminde daha etkinler ve Abd işçileri görece daha az inefektif pirinç üretiminde Japon işçileri 3 kat daha etkin iken araba imalatında, Abd
işçileri, Japon işçilerine göre yarısı kadar etkindir pirinç üretiminde. İşte bu noktada Ricardo herkesin daha iyi yaptığı işte
uzmanlaşmasını önermekte. Örneğin ABD 200 işçiye sahip iken japonya 100
isciye sahip olsun. Iscilerin yari yariya uretim icin bolundugunu
varsayalim.bu durumda abd iscileri 100 araba, 100 ton da pirinc
uretirken, japon iscileri 150 araba, 100 ton da pirinc uretir. Toplam
uretimise 250 araba ve 200 ton pirinc olur.
Simdi ise
ihtisaslasma durumuna bakalim. Japanlar araba uretiminde amerikalilar
ise pirinc uretiminde ihtisaslassinlar. Japonlar 300 araba uretirken 100
isciyle, abd 200 isci ile 200 ton pirinc uretir. Dolayisyla toplam
uretime baktigimizda araba miktari 250’den 300e cikmis olur. Burada soru
bu extra 50 aracin kimin kazanc hanesine yazilacagidir. Ricardo’ya
gore.bu takas ornina baglidir.yani 100 araba karsiligi ne kadar pirinc
takas edilecegine gore cevap degisir.buradaki eksiklikler daha sonra
john stuart mill tarafindan aciklanmaktadir. O da esneklik olayi ve
ikame edilebilirlik ile aciklamaya calismistir.
Ricardo’nun bir
diger katkisi ise gelir dagilimi uzerinedir. Bu teorisinin 3 ayagi
vardir: rant teorisi, ucret teorisi ve kar teorisi.ricardonun teorisi
milli gelirin nasil bu 3 kategori arasinda dagitildigi uzerinedir.rant
teorisi, farkli verimliliklerdeki arazilerin farkli rant olarak
degerlendirilmeisni onerir. Kullanimayan bos arazi icin hicbir kira
odenmeyecektir.kisitli sayida iyi arazi vardir. 2. Derecede verimli
arazi, birinci derecedeki kullanildiktan sonra uretim yonunde
kullanilmalidir.dolayisiyla kazanclar dab u arazilerin sahibi olanlara
gidecektir.daha dusuk verimlilikteki arazi kullanilmaya baslandikca daha
verimli arazileirn fiyati artacaktir.
Isci
ucretleri,temel gereksimilere baglidir ve minimum miktar yasami idame
ettire edecek kadar olmalidir gereksinilen miktar aliskanliklara ve
geleneklere baglidir. Ricardo bu soylemi ile smith’in daha fiziksel
soyleminden ayrismis geleneksel bir ucret gereksinimi ortaya koymustur.
Ricardo kar
kavramini bir kalan olarak ifade etmistir.soyle ki, kar iscilere ucreti
dagitildiktan ve toprak sahibine kirasi verildikten sonra elde
kalandir.tum sektorlerde kar esit olmalidir aksi takdirde karli olan
sektorlere kaymalar gerceklesecek boylece ucretler ve kar
dusecektir.yine sermyade dusuk karli sektorleri terk edecek ve oralarda
fiyatlar yukselecektir.
Ona goe zamanla
ekonomisi buyuyen ulkenin nufusu da buyuyecek bu da yeni tuektim
anlamina gelecektir. Haliyle bu bizi daha az verimli arazilerin
kullanilmasina itecektir.bu da arazi sahiplerine odenen kiralari da
artiracaktir. Maliyetler arttigi icind e fiyatlar
artacaktir.fiyatlardaki artis ise ucretleri artiracaktir.ucretlerdeki
artis bu artislar kadar olmali ki insanlar yasam standardlarini
koruyabilsinler.
Ricardo sermaye
birikimini desteklemis ve sermaye ekipmaninin uretimde verimliligi
artiracagini savunmustur. Ayrica farkli mallarin uretimi icin farkli
sermaye yapisina ihtiyac duyulacaktir.
18. yuzyilin
sonundan 19. Yuzyilin basina, Smith ve Marx ile birlikte Ricardo uc
efsane isimden biridir klasik iktisatcilara gore. Goreceli fiyatlar
uretim maliyetleri tarafindan belirlenmektedir. Talep ve utilitynin cok
az ve hatta hic etkisi yoktur nispii fiyatlard uzerinde.
Kaynakça:http://crunchtime80.blogspot.com.tr
erişim tarihi: 17 ocak 2015 20.00
Adam Smith (16 Haziran 1723 – 17 Temmuz 1790)
50 temel iktisatci kitabinin ilk paragrafi onu cok iyi anlatmis:
adam smith iktisadin babasi olarak kabul edilmektedir. elbette ondan once iktisadi problemler ve politikalar hakkinda fikir yuruten iktisatcilar oldu fakat onu bu pozisyona layik ettiren nokta ne fikirlerinin orjinalligi ne de iktisadi analizlerde kullandigi tekniklerdir, onun buyuklugu kapitalist sistemin herkesi daha iyi duruma getirecek bir sistem oldugu vizyonunu ortaya koyma buyuklugudur. (islam cupinin fenerbahce tanimina ne cok benzedi) adam smith rekabet kaynakli ve rekabeti tesvik eden sistemin yararlarini goren ilk insandir.
1723 yilinda kirkcaldy kasabasinda, edinburgh'ta (edinboro okunur kendileri) dogmustur. babasi dogmadan az once olmus annesi tarafindan yetistirilmistir.iyi bir okuyucalardan oldugu soylenir, surekli okumustur. 14 yasinda glasgow universitesine gonderilmis burada felsefe, matematik ve politik ekonomi uzerine calismistir.1740 yilinda ise oxford universitesine gecmis 6 yil burada okumustur.
her basarili iktisatci gibi o da zamaninin bircogunu kutuphanede geciren bir isim.
1751 yilinda glasgow universitesinde chair of logic in basina gecer. daha sonra fransaya gider ve burda francois quesnay gici fizyokratlar ile tanisir.
frnasadan sonra onu sohretin top noktasina cikartacak Nation of Wealth adli eserini yazmaya baslar ve 1776 yilinda basilir.Wealth of Nation adli eserinde Adam Smith insanlarin kendi cikarlarini dusunerek hareket ettigini varsayar.ve su meshur ifadeyi kullanir
when each individual works "he ...intends only his own gain... [but] is ...led by an invisible hand to promote an end which was no part of his intention"
her birey calistiginda "sadece kendi kazancini dusunur...fakat...gorunmeyen bir el bu dusuncenin parcasi olmayan bir sonuca goturur" burada kastettigi sonuc ekonomik buyume ve artan yasam standardlaridir.
bu calismasiyla ekonomik buyumenin altinda yatan kisisel cikar ve rekabet kavramlarini ortaya atmis ayni zamanda merkantilistlere de cevap vermistir(bknz mun)
adam smith buyumenin gerceklesmesini mekanik surec ve isbolumu ile aciklamaktadir.endutriyel devrim sirasinda teknolojik ilerlemenin etkisini gormus ve teknolojinin insanlarin verimliligini artitirdigini soylemistir.pin, herhalde ya igne ya da pim olsa gerek, uretiminde isbolumunu ornek gostermis branslasmaya vurgu yapmis vwe bu isbolumunun olmadigi durumda uretimin daha dusuk olacagini ifade etmistir.isbolumu sayesinde isciler daha verimlidir ve bunun birkac nedeni vardir
1. sadece bir gorev ile ugrasarak isci kendi hunerlerini gelistirmekte ve isi daha hizli yapmaktadir
2. bir gorevden diger goreve geciste zamandan tasarruf elde edilmektedir.
3. sadece bir ise konsantre olarak, yogunlasarak daha az efor ile daha cok is yapabilme olanagi ortaya cikmaktadir.
burda su notu dusmekte yarar var. marx bu branslasma olayina tamamen karsidir. yabancilasma kavramini kullanir kendisi. ona gore 4 cesit yabancilasma vardir. nesneye yabancilasma, uretim surecine yabancilasma, tursel varlik olarak kendine yabancilasma.bunlardan ikincisi olan uretim surecine yabancilasma olayi tam da adam smith'in branslasma, isbolumu gibi kavramlarin yararliligina karsi bir argumandir. marx'a gore bir urunun uretilmesi surecinin kuck parcalara bolunmesi ile uretilen urunun butunune bir yabancilasma urunle olan bagini kaybetme durumu vardirornegin isci urunu pazarda gordugunde taniyamayacak durumdadir
smith sunun da farkindadir, eger insanlar tuketmezse isbolumu ile uretimi artirmanin ya da uretmenin gecerliligi yoktur. surukleyici guc insanlarin mal alip satmasidir bunun icin de insanlarin kisisel cikarlarini gelistirme isteginde olmasi gerekir. bu nedenle ingilterenin uretimi artirabilmesi icin daha cok pazarlara ihtiyac duyacagini dusunmus ve serbest ticareti desteklemistir. ayrica serbest ticaret daha ucuza girdi maletmeye de yol acacaktir firmalar icin.fakat savas durumunun yeri ayridir. ulusal savunma ulusal refahtan onemlidir ve dolayisiyla diger ulkelerin ordularini guxlendirecek durumlarda ticarete karsidir.
ayrica yeni kurulmus endustrileri korumak adina dis ticarete vergi konulmasini da elestirmektedir. boylesi bir durumda efektif olmayan tekeller olusacaktir.
tekel ona gore serbest ticaretin rn buyuk dusmnalarindan biridir. tekelci ratigin 4 olumsuz yani vardir:
1. tuketiciye yukse fiyat sunar ve tuketici olumsuz etkilenir
2. tekel iyi bir yonetimin buyk bir dusmnidir.rekabet yonetimin daha efektif calismasina yol acarken tekel yonetimi buna zorlamamaktadir.
3.bu tur firmalar hukumetleri daha cok baski altina almaya calisir ve alirlar rekabetci firmalara nazaran.bu da kotu yasalar cikmasina neden olacaktir.
4. tekel kaynaklarin yanlis dagitimini yol acar. yukse fiyat sunmalari nedeniyle yuksek kar elde ederler. bu da o sektorlerde daha cok uretim yapma istegi dogurur. bu da kaynaklarin o uretime yonlenmesine neden olur ama itici guc tuketicinin bu urunleri tuketme isteginden degildir halbuki.
herkesce laissez faire nin en buyuk savunucusu, ve hatta kimileri sozun ilk soyleyeni, olarak kabul etse de smith tum devlet mudahalelerine karsi cikmamaktadir. gercekte 4 islevini savnmaktadir devletin.birincisi tekelleri onlemesidir.ikincisi disaridaki tehditlere karsi sadece devlet savunma olusturabilir. bu nedenle yuksek savunma harcamalarina da karsi cikmaz kendisi.ucuncusu devlet ic bir duzen ve savunma tedarik etmelidir bireyleri diger bireylere karsi korumak icin.ornegin polis gucleri gibi. dorduncusu ve son olarak buyuk dissallik durumunda kamu mallarinin tedarik edicisidir.
pozitif dissallik olayina da deginmis ve egitim ornegini vermistir. iyi egitilmis bir insanin herkese faydasi vardir. cunku daha verili calisacaktir ve herkes daha verimli olursa daha cok uretim ve yasam standardlarinin iyilesmesi grulecektir. o nedenle baska birinin aldigi egitimin kamu yarari vardir.
bir urunun piyasa fiyati ile dogal fiyati ayridir. piyasa fiyati insanlarin gunluk islemlerde yaptigi odeme fiyatidir.piyasa fiyati o urunun arzi ve o urune olan talep ile belirlenir.dogal fiyat ise denge fiyatidir piyasa fiyatinin tasindigi.otomatik bir mekanizma dogal fiyat ile piyasa fiyatini esitlemektedir.eger bir mal dogal fiyatinin uzerine cikarsa, uretici uretimini ve isgucunu o tarafa kaydiracaktirbu durumda piyasa fiyati dusecektir ve dogal fiyata yaklasacaktir. peki dogal fiyati ne belirlemektedir? dogal fiyati arazi masrafi, emek, sermaye etkilemektedir. bu faktorler icin dogal fiyati odenecektir.
dogal ucret ise iscinin yasamini idame ettirebilecegi ve tekrar uretim yapabilecegi ucrettir.daha alta duserse isci olecektir. daha az kisi calismak isterse fiyat yukselir aksi durumda temel seviyeye duser.
kendisi ekonominin babasi olarak kabul edilir bircoklarina gore ama ondan daha kesin olani kamu maliyesinin babasi olmasidir. devlete dusen sorumluluklari nations of wealth'de belirtmistir.
gelir vergi yolu ile artirilabilir. vergi orantisal olmalidir.herkes gelirinin ayni yuzdesini vergi olarak odemelidir. progressive vergilendirme degildir yani onerdigi. vergi mukellefi olan kisi ne kadar odeyecegini oncedne bilmelidir. vergi sistemi her sene degismemelidir.ve vergi insanlarin odeyecegi en uygun donemde alinmalidir. ornegin bir mali sattiginda odeme yapmasi baska zamanlara gore daha kolaydir. yine en iyi vergi toplama maliyeti dusuk olan vergidir. vergi toplayicilarina yuksek meblaglar odemeden uygun skeilde toplanmalidir.dolayli vergi aslinda tam boyle bir seydir adam smith onu onermese de. cunku dolayli vergide mali satan kisi kdv ucretini de alir ve bunu devlete kendisi oder. yani devletin ajani olarak calisir boylece daha z masraflidir devlet icin. vergiyi devlet adina toplayan bu ajanlar ise belirli bir sure bu nakit parayi kullanabilme sansina sahip olur.
keynes ve marx a gore iktisadin en onemli 3 figurunden birisidir kendisi
kaynak
50 major economists, steven presman
erişim tarihi:17 Ocak 2015 19.30
adam smith iktisadin babasi olarak kabul edilmektedir. elbette ondan once iktisadi problemler ve politikalar hakkinda fikir yuruten iktisatcilar oldu fakat onu bu pozisyona layik ettiren nokta ne fikirlerinin orjinalligi ne de iktisadi analizlerde kullandigi tekniklerdir, onun buyuklugu kapitalist sistemin herkesi daha iyi duruma getirecek bir sistem oldugu vizyonunu ortaya koyma buyuklugudur. (islam cupinin fenerbahce tanimina ne cok benzedi) adam smith rekabet kaynakli ve rekabeti tesvik eden sistemin yararlarini goren ilk insandir.
1723 yilinda kirkcaldy kasabasinda, edinburgh'ta (edinboro okunur kendileri) dogmustur. babasi dogmadan az once olmus annesi tarafindan yetistirilmistir.iyi bir okuyucalardan oldugu soylenir, surekli okumustur. 14 yasinda glasgow universitesine gonderilmis burada felsefe, matematik ve politik ekonomi uzerine calismistir.1740 yilinda ise oxford universitesine gecmis 6 yil burada okumustur.
her basarili iktisatci gibi o da zamaninin bircogunu kutuphanede geciren bir isim.
1751 yilinda glasgow universitesinde chair of logic in basina gecer. daha sonra fransaya gider ve burda francois quesnay gici fizyokratlar ile tanisir.
frnasadan sonra onu sohretin top noktasina cikartacak Nation of Wealth adli eserini yazmaya baslar ve 1776 yilinda basilir.Wealth of Nation adli eserinde Adam Smith insanlarin kendi cikarlarini dusunerek hareket ettigini varsayar.ve su meshur ifadeyi kullanir
when each individual works "he ...intends only his own gain... [but] is ...led by an invisible hand to promote an end which was no part of his intention"
her birey calistiginda "sadece kendi kazancini dusunur...fakat...gorunmeyen bir el bu dusuncenin parcasi olmayan bir sonuca goturur" burada kastettigi sonuc ekonomik buyume ve artan yasam standardlaridir.
bu calismasiyla ekonomik buyumenin altinda yatan kisisel cikar ve rekabet kavramlarini ortaya atmis ayni zamanda merkantilistlere de cevap vermistir(bknz mun)
adam smith buyumenin gerceklesmesini mekanik surec ve isbolumu ile aciklamaktadir.endutriyel devrim sirasinda teknolojik ilerlemenin etkisini gormus ve teknolojinin insanlarin verimliligini artitirdigini soylemistir.pin, herhalde ya igne ya da pim olsa gerek, uretiminde isbolumunu ornek gostermis branslasmaya vurgu yapmis vwe bu isbolumunun olmadigi durumda uretimin daha dusuk olacagini ifade etmistir.isbolumu sayesinde isciler daha verimlidir ve bunun birkac nedeni vardir
1. sadece bir gorev ile ugrasarak isci kendi hunerlerini gelistirmekte ve isi daha hizli yapmaktadir
2. bir gorevden diger goreve geciste zamandan tasarruf elde edilmektedir.
3. sadece bir ise konsantre olarak, yogunlasarak daha az efor ile daha cok is yapabilme olanagi ortaya cikmaktadir.
burda su notu dusmekte yarar var. marx bu branslasma olayina tamamen karsidir. yabancilasma kavramini kullanir kendisi. ona gore 4 cesit yabancilasma vardir. nesneye yabancilasma, uretim surecine yabancilasma, tursel varlik olarak kendine yabancilasma.bunlardan ikincisi olan uretim surecine yabancilasma olayi tam da adam smith'in branslasma, isbolumu gibi kavramlarin yararliligina karsi bir argumandir. marx'a gore bir urunun uretilmesi surecinin kuck parcalara bolunmesi ile uretilen urunun butunune bir yabancilasma urunle olan bagini kaybetme durumu vardirornegin isci urunu pazarda gordugunde taniyamayacak durumdadir
smith sunun da farkindadir, eger insanlar tuketmezse isbolumu ile uretimi artirmanin ya da uretmenin gecerliligi yoktur. surukleyici guc insanlarin mal alip satmasidir bunun icin de insanlarin kisisel cikarlarini gelistirme isteginde olmasi gerekir. bu nedenle ingilterenin uretimi artirabilmesi icin daha cok pazarlara ihtiyac duyacagini dusunmus ve serbest ticareti desteklemistir. ayrica serbest ticaret daha ucuza girdi maletmeye de yol acacaktir firmalar icin.fakat savas durumunun yeri ayridir. ulusal savunma ulusal refahtan onemlidir ve dolayisiyla diger ulkelerin ordularini guxlendirecek durumlarda ticarete karsidir.
ayrica yeni kurulmus endustrileri korumak adina dis ticarete vergi konulmasini da elestirmektedir. boylesi bir durumda efektif olmayan tekeller olusacaktir.
tekel ona gore serbest ticaretin rn buyuk dusmnalarindan biridir. tekelci ratigin 4 olumsuz yani vardir:
1. tuketiciye yukse fiyat sunar ve tuketici olumsuz etkilenir
2. tekel iyi bir yonetimin buyk bir dusmnidir.rekabet yonetimin daha efektif calismasina yol acarken tekel yonetimi buna zorlamamaktadir.
3.bu tur firmalar hukumetleri daha cok baski altina almaya calisir ve alirlar rekabetci firmalara nazaran.bu da kotu yasalar cikmasina neden olacaktir.
4. tekel kaynaklarin yanlis dagitimini yol acar. yukse fiyat sunmalari nedeniyle yuksek kar elde ederler. bu da o sektorlerde daha cok uretim yapma istegi dogurur. bu da kaynaklarin o uretime yonlenmesine neden olur ama itici guc tuketicinin bu urunleri tuketme isteginden degildir halbuki.
herkesce laissez faire nin en buyuk savunucusu, ve hatta kimileri sozun ilk soyleyeni, olarak kabul etse de smith tum devlet mudahalelerine karsi cikmamaktadir. gercekte 4 islevini savnmaktadir devletin.birincisi tekelleri onlemesidir.ikincisi disaridaki tehditlere karsi sadece devlet savunma olusturabilir. bu nedenle yuksek savunma harcamalarina da karsi cikmaz kendisi.ucuncusu devlet ic bir duzen ve savunma tedarik etmelidir bireyleri diger bireylere karsi korumak icin.ornegin polis gucleri gibi. dorduncusu ve son olarak buyuk dissallik durumunda kamu mallarinin tedarik edicisidir.
pozitif dissallik olayina da deginmis ve egitim ornegini vermistir. iyi egitilmis bir insanin herkese faydasi vardir. cunku daha verili calisacaktir ve herkes daha verimli olursa daha cok uretim ve yasam standardlarinin iyilesmesi grulecektir. o nedenle baska birinin aldigi egitimin kamu yarari vardir.
bir urunun piyasa fiyati ile dogal fiyati ayridir. piyasa fiyati insanlarin gunluk islemlerde yaptigi odeme fiyatidir.piyasa fiyati o urunun arzi ve o urune olan talep ile belirlenir.dogal fiyat ise denge fiyatidir piyasa fiyatinin tasindigi.otomatik bir mekanizma dogal fiyat ile piyasa fiyatini esitlemektedir.eger bir mal dogal fiyatinin uzerine cikarsa, uretici uretimini ve isgucunu o tarafa kaydiracaktirbu durumda piyasa fiyati dusecektir ve dogal fiyata yaklasacaktir. peki dogal fiyati ne belirlemektedir? dogal fiyati arazi masrafi, emek, sermaye etkilemektedir. bu faktorler icin dogal fiyati odenecektir.
dogal ucret ise iscinin yasamini idame ettirebilecegi ve tekrar uretim yapabilecegi ucrettir.daha alta duserse isci olecektir. daha az kisi calismak isterse fiyat yukselir aksi durumda temel seviyeye duser.
kendisi ekonominin babasi olarak kabul edilir bircoklarina gore ama ondan daha kesin olani kamu maliyesinin babasi olmasidir. devlete dusen sorumluluklari nations of wealth'de belirtmistir.
gelir vergi yolu ile artirilabilir. vergi orantisal olmalidir.herkes gelirinin ayni yuzdesini vergi olarak odemelidir. progressive vergilendirme degildir yani onerdigi. vergi mukellefi olan kisi ne kadar odeyecegini oncedne bilmelidir. vergi sistemi her sene degismemelidir.ve vergi insanlarin odeyecegi en uygun donemde alinmalidir. ornegin bir mali sattiginda odeme yapmasi baska zamanlara gore daha kolaydir. yine en iyi vergi toplama maliyeti dusuk olan vergidir. vergi toplayicilarina yuksek meblaglar odemeden uygun skeilde toplanmalidir.dolayli vergi aslinda tam boyle bir seydir adam smith onu onermese de. cunku dolayli vergide mali satan kisi kdv ucretini de alir ve bunu devlete kendisi oder. yani devletin ajani olarak calisir boylece daha z masraflidir devlet icin. vergiyi devlet adina toplayan bu ajanlar ise belirli bir sure bu nakit parayi kullanabilme sansina sahip olur.
keynes ve marx a gore iktisadin en onemli 3 figurunden birisidir kendisi
kaynak
50 major economists, steven presman
erişim tarihi:17 Ocak 2015 19.30
Sir William Petty (26 Mayıs 1623 – 16 Aralık 1687)
İngiliz iktisatçı, bilim adamı ve filozof. İlk olarak İrlanda’da İngiliz Oliver Cromwell hükümeti adına yaptığı çalışmalarla tanınmıştır. Bu çalışmalar sırasında, kırsal bölgeye dair araştırmalarda kullanılacak niceliksel metotlar üretmiştir ve bu metotlar Politik Aritmetik olarak bilinen modern anlamdaki ilk istatistik biliminin kuruluşuna öncülük etmiştir. İktisat tarihi ve istatistik üzerine yazılarıyla John Graunt ile birlikte Adam Smith öncesi iktisadın önemli isimlerinden olmuştur. Petty, İngiliz Parlamentosu’nun bir üyesidir. Aynı zamanda Kraliyet Cemiyeti’nin de kurucu üyelerinden biridir. 1661 yılında şövalyelik ünvanı alan Petty, aynı zamanda İngiliz başbakan William Petty Fitzmaurice’in büyük-büyükbabasıdır.
Damgasini ozellikle kira ve vergi alaninda vurmustur iktisada.
13-14 yaslarinda okulu birakip kabinboy olarak bir gemide ise baslar william petty. olacak ya ilk senesinde ayagini kirar ve isi birakmak zorunda kalir. o donemde fransada oldugu icin ve patronun isine yaramadigi icin kirik kolla fransada birakilir. 3 senesini daha sularda gecirmek zorunda kalir ve daha sonra hollanda'da anatomy ve ilaclar uzerine egitim alir. 1646'da gurbet hasreti biter ve ingiltereye doner william petty. artik egitimli, donanimli birisidir o. oxfordda egitim aldiktan sonra, anatomi profesoru olarak oxford'a atanir. ders verdigi ilk haftanin ardindan bu isin kendine uygun olmadigina karar verir. oxford'dan ayrilarak irlanda ordusunda bashekim olarak ise baslar. francis bacon'un yolundan gider ve onun uyguladigi methodlari toplum ve dunya icin gozlem yapmada kulllanmayi planlar.
politik aritmetik yontemini gelistirir. zaten asil unu de buradan gelmektedir. birtakim inanclari curutmeye kendini adar. o donemler verinin pek olmadigi donemlerdir pek tabiiki. bu nedenle kendini rakamlarla anlatmak ister, politik aritmetik de budur zaten:kendini rakamlarla ifade etmek. kantitatif methodoloji ile ekonomik ve toplumsal olgulari analiz etmeye calismistir.ornegin A ve B birlikte artiyorsa A nin artmasi icin B nin de artmasi gerekir gibi dusunceleri ileri surmustur. ekonomik analizleri inanclardan ahlaktan kurtarmaya calisip rakamlarla ifade etmeye calismistir.
ilginc calismalarindan bir tanesinde londra denen sehrin paristen daha zengin oldugunu ileri surmustur. buna dayanak olarak londranin nufusunun ve sayisinin daha fazla olmasini gostermistir. defin islemlerinin de yine londrada daha fazla olmasini buna baglamistir. dolayisiyla bu analizdeki temel varsayim nufusun refah seviyesini gostermesidir. elbetteki fakir ve yuksek nufuslu ulkeleri baz aldigimizda bu argumanin curumemesi mumkun degil. ama yil da 2012 degil tabii. o zamanlar bu tur dusuncelerin gecerliligi olabiliyordu.
ticaret fazlasini savunmasi nedeniyle merkantilist olarak adlandirilsa bile aslinda merkantilistlerden bircok farkliligi vardir. onun ticaret fazlasi vermeyi savunmasinin temel argumani refahtan ziyade issizlik oranidir. ona gore vergi politikasi ve butce performansi dis ticaret fazlaligindan cok daha onemliydi.
ingilterede ekonomisinin vergi politikasini siki elestirmenlerindendir. yuksek vergi oraninin insanlarin calisma sevkini kirdigini bunun stagnationa yol acacagini ileri surmustur, vergi formlarina tamamen karsi cikmasa da ulke icin kotu ve zararli oldugunu dusunur. paranin tekrar sirkulasyona sokulmasi durumunda verginin problem olusturmayacagini ama sirkulasyona donmezse zarar verecegine inanir.
deneysel calismalarinin yanisira, teorik katkilari da bulunmaktadir. "surplus" ifadesini kullanan ilk iktisatcidir kendisi, yine bu baglamda toprak ranti uzerine calismalar yapmistir. ekonomik surplus ifadesini kullananmis ve onu, ciftcinin urettgi ile uretmek istedigi urunun girdi miktari arasindaki fark olarak tanimlamistir. yani eger B kadar misir uretmek icin A kadar misir kullaniliyorsa ekonomik surplus B-A dir. toprak sahipleri bu surplus kadar kira almalidirlar. daha fazlasini kimse vermek istemez. aksi takdirde zarar edecektir ama rekabet kosullari kiralayani surplus kadar kira odemeye itecektir.
referans
Pressman, Steven, fifty major economists, 1999, routledge
erişim tarihi:17 Ocak 2015 19.07
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)